Rotamızda olmayan bir ören yeri daha; Olba antik kenti.
Olba antik kenti Uzuncaburç antik kentine giderken hemen yolun kenarında gördüğümüz ve denk geldiğimiz için çok mutlu olduğumuz bir yer. Başkent Olba’ya gidebilmek için Silifke’den 33-56 no.lu yolu izlemek gerekiyor. Navigasyondan gitmek çok daha güvenli olacaktır. Bölge tamamen ücretsiz. Herhangi bir güvenlik bulunmuyor. Yazın gideceklere ince ve rahat giyinmelerini ve yanlarına bol su almalarını tavsiye ederim. Ama yaz aylarından çok baharda gitmeniz size büyük bir görsel şölen yaşatacaktır. Mayıs ayı papatyalarla karşılaşmak için mükemmel bir zaman.
Aracınızı su kemerlerinin olduğu yere park edebilirsiniz. Vadiyi gezdikten sonra biraz ilerde yine örenler mevcut. Olba tabelasını orada göreceksiniz.
Ve biraz daha ileride Roma yolu tabelası olan ufak bir yürüyüş yolu var fakat aracı park edecek yer olmadığından orada duramadık fakat siz görürseniz mutlaka bir bakın.
Olba Devleti aslında Mersin’de birçok bölgeye yayılmış durumda ama biz bu haberde başkentten bahsedeceğiz.
Olba antik kenti bir “tapınak devlet” olarak geçiyor. Tapınak devletler, rahipler tarafından yönetiliyor yani dini üstün tutuyorlar. Olba’da eski bereket tanrılarına tapılıyordu. Şükürler olsun ki Olba antik kentiyle ilgili epey bilgi mevcut. Olba kenti bir Krallık aslında. Ve tarihinin büyük bir kısmını güçlü olan çevre imparatorluklar Selevkos ve Roma İmparatorluğunun vasalı (kendinden üstün bir devlet ya da imparatorluğa Orta çağ Avrupa’sındaki feodal vasallığa benzer bir şekilde bağlı olan devlettir.) olarak geçirmiştir.
Olba, Taşlık Kilikya’da Toros dağları zirveleri ile Akdeniz kıyısı arasında kurulmuş küçük bir devlet. Doğu sınırı Lamas Çayı, batı sınırı ise Göksu Irmağı’dır. Arkeologlar bu bölgeye Olba Territorium (Tr: Olba Bölgesi) ismini vermişlerdir. Bölge günümüzde Mersin’in Erdemli ilçesinin batısı ile Silifke ilçesinin doğusunu kapsamaktadır.
Olba kelimesi Antik Yunancada “şanslı, mutlu, başarılı” anlamlarına gelmekte. Çok sonraları Septimus Severus Olba kentine Lamas ’tan su getiren su kemerleri ve çeşme yaptıracaktı. Su kemerinin üzerindeki yazıtta “Olbalılar kenti” yazılmıştır.
Bölgenin ilk araştırıldığı zamanlarda uzunca bir süre adının Ura olduğu düşünülmüş. Ancak tarihi veriler Ura’nın deniz kenarında olduğunu gösterdiği için Toros dağları üzerindeki bu bölgenin Ura olması şüpheli görülmüştür. Başkent Olba, denizden yaklaşık bin metre yükseklikte olduğundan bu mümkün görünmüyor.
Seton Lloyd’a göre Olba rahipleri kutsallığını Helenistik dönem öncesinden alan bir devletti. Devletin topraklarını eken çiftçilere “tanrının çiftçileri” deniyordu. Tarih yazarı olan Strabon’a göre rahiplerin çoğu Kıbrıs’ta hüküm süren Teukros hanedanıyla akraba. Çünkü rahiplerin isimlerinin çoğunluğu ya Teukros ya da Aias’tı. Bu krallık Helenistik Dönem öncesinde kurulmuş. Helenistik dönemde Seleukos İmparatorluğuna, sonrasında da Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır.
Mersin’in yani o zamanda Olba’nın bölgede yetiştirdiği en önemli işi olan zeytincilik ve bağcılığa bağlı olarak güçlü bir ekonomiye sahip ola Seleukos İmparatorluğunun son yıllarında büyük bir sorun, ile karşılaştı. Çünkü bu ekonomik güç farklı insanlarında dikkatini çekmişti. Güvenliğinin sorunlu olmasından ve otorite boşluğundan yararlanan Kilikya korsanları limanları ve köyleri basıp, yağmalayıp, köydeki insanları esir alıp köle pazarlarında satmaya başlamışlardı. Bu durum haliyle devlete büyük bir zarar verdi. Seleukos İmparatorluğu korsanlarla baş edemedi. Roma İmparatorluğu ise korsanlara önce müsamahalı davrandı. Ancak korsanlar bu müsamahayı kullanarak Roma İmparatorluğuna da zarar vermeye başlayınca, Roma korsanlar üzerine sefer yapmaya karar verdi. Fakat maalesef başarıları geçici oldu. Korsanlar iyice çığırından çıkmıştı. MÖ. 104’te Marcus Antonius Orator ve MÖ. 79’da Servilius Vatia Isauricus’un komuta ettiği seferlerden sonra sadece kısmen engellenebildi. Ve sorun hiç çözülemedi. En sonunda bölgeye artık olağanüstü yetkililerle gönderilen birinci Triumvirlik üyesi Pompey MÖ. 66 yılında korsanları tamamen ortadan kaldırarak bu güç savaşına bir son verdi. Böylelikle Olba Devleti toparlanmaya fırsat buldu fakat artık Seleukos İmparatorluğu çok güç kaybetmişti. Olba, artık Roma İmparatorluğunundu ve egemen güç haline gelmişti. Zaten çok değil üç yıl sonra da Seleukos İmparatorluğu bu olaylar ardından toparlanamadı ve tarihten silindi.
Tüm bu olayların ardından Olba yıkılmadı ve korsanlardan sonra tekrar kendine geldi. Bu sırada da korsanlardan Ksenophanes’in kızı Aba babası korsan olduğundan öldürüldükten sonra tapınağa verilmiş ve orada yetiştirilmesi istenmiştir. Tapınaktan evlilik yoluyla çıkmış ve hanedanlığa giriş yaparak gelecekte Olba tarihinin en tanınan isimlerinden olma ayrıcalığına erişmiştir. MÖ. 43-39 yılları arasında yönetimini sürdüren Kraliçe Aba Olba’yı Roma İmparatorluğuna bağlı bir vasal devlet olarak yönetmeye devam etmiştir. Kraliçe Aba çevredeki yöneticiler olan Kleopatra ve Antonius ile anlaştı ve Roma İmparatorluğuna bağlı olarak özerk yöneticisi oldu. Kraliçe Aba eşi Ailos Nikoronos ve iki oğlunu o dönemde ortaya çıkan Veba salgınında kaybetti. Şu an Kanlıdivane olarak bildiğimiz yerin batısına anıt mezar yaptırdı. Kanlıdivane ’de Kraliçe Aba’ya ait olan bir yazıt vardır ve bu yazıtta Taki Aleksi’nin bildirdiğine göre şunlar yazıyordur.
“Aba, Kaligon Kapeos’un mirasçısı olup, Ailos Nikanoros Arios’un karısı ve Nikanor ve Arios’un anası olup, Arios’un vasiyeti ile görevlendirilip, Arios’un mezarına benden (Aba) başkasının konulmamasını istiyor ve emrediyorum. Bu emre karşı gelenin ve (onun) cehennemin kötü tanrılarının gazabını ve Sebaste (Ayaş) şehri ve Kanigelle (Kanlıdivane) kentinin Sezar’ın veznesine 10.000 (drahmi) ödesin.”
Aba’dan sonra da devlet Kraliçe Aba’nın soyundan devam etti. Fakat öldükten sonra devlet uzun süre iyi kalamadı. Olba devleti bir süre daha MS. 138 yılına kadar kendi parasını basmıştır fakat Roma İmparatoru Antoninus Pius olduktan sonra Olba artık Roma adına para basmaya başlamıştır. Fakat Olba devleti yıkılsa da başkent Olba Roma kenti olarak varlığına devam etmiştir.
Günümüzde Mersin’de Olba ismi hala yaygındır.
O kadar müthiş bir yer ki kendinizi bir film setinde hissedebilirsiniz. Vadinin tamamını yürümelisiniz. Enteresan bir şekilde adama benzeyen kayalar mevcut. Ve bölgede biri ben Zeus’um dese sırıtmaz o derece . Müthiş tarih kokan bu kente kesinlikle gitmelisiniz. Buraya kadar gelmişken Yanıkhan ören yeri ve Uzuncaburç antik kentine de gitmeyi unutmayın. Persephone’u falan görürseniz bana haber vermeyi unutmayın!
Commentaires