Antalya’nın Aksu ilçesinde bulunan Perge Antik Kenti ziyaretçilerine müthiş tarihi bir gezinti vaat ediyor. Bu gezintiyle kendinizi Helenistik dönemde hissedeceksiniz.
Ören yerini internetten araştırdığınızda fotoğraf ve bilgi açısından pek zengin değil. Hatta gidip gitmemek konusunda kararsız kalabilirsiniz fakat mutlaka gitmenizi öneriyorum.
Antik kente giriş müzekartla mümkün. Müzekart sivil: 60₺, müzekart öğrenci: 30₺, giriş ücreti: 200₺. Müzekart almak çok daha hesaplı olacaktır. Kente turlarla, Aksu dolmuşuyla ya da kendi aracınızla gidebiliyorsunuz.
Ben kente baharda gittim ve sıcaklık sorunu yaşamadım fakat Akdeniz bölgesinin yazın sıcaklığını göz önüne alırsak eğer yaz ayında gelmeyi planlıyorsanız dikkatli olmanız gerektiğini hatırlatayım. Uzun bir yürüyüş olacak o yüzden yanınıza su almalı ve güneşten, sıcaktan korunmak için gerekli önlemleri de almalısınız.
Ve sizi kentte bir sürü kedi bekliyor, kim bilir belki de bu kediler o dönemde yaşayan insanların ruhudur ve bize şehirlerini gezdiriyorlardır. Onlara iyi davranmakta fayda var!
Antik kente girdiğinizde sizi odacıklı bir Pazar yeri ve atölye karşılıyor. Bu pazarın arka kısmı stadyum. Bu stadyum Antik dönemden günümüze kalmış en iyi stadyumlardan biri.
Çok geniş, toplam uzunluğu 234.000 metredir. Toplam 12.000 kişiliktir.
Perge, Pamfilya bölgesine başkentlik yapmış bir bölgedir. Şehirdeki akropolisin Tunç Çağında yapıldığı düşünülüyor. Helenistik dönem süresince eski dünya içerisindeki en zengin ve güzel kentler arasındadır. Yunan kayıtlarına göre Perge, 13. yüzyıla kadar Pamfilya Bölgesinin metropolisi olarak geçmiştir.
Gittiğinizde göreceğiniz üzere o dönemden bu döneme kalan en büyük kenttir. Şimdiki döneme ışık tutan en önemli kent olmasının bir başka sebebi ise yalnızca Pamphylia Bölgesi’nin değil tüm Anadolu’nun en düzenli kenti olmasıdır. Kenti gezerken tam olarak bir şehir geziyorsunuz. Sokakları, ana caddeleri, hamamı, bazilikası, çeşmeleriyle tam bir kent. Bulunan çoğu heykel Antalya arkeoloji müzesinde sergileniyor.
Kentin bir başka önemi ise Yeni Ahitte geçtiğine göre Saul ve arkadaşı Barnabas’ın şehri iki defa ziyaret edip misyonerlik görevini yerine getirmesi.
Şehir çok büyük ve aradan yol geçtiği için antik tiyatroya giriş, yolun karşı tarafından. Biletinizi saklayarak aynı biletle girebilirsiniz. Tiyatro inanılmaz bir güzelliğe sahip. Orada bulunan heykelleri olduğu şekilde tutarak sergilemişler.
Kentin ana caddeleri uzun sütunlardan oluşuyor. Bu haliyle bile inanılmaz estetik görünen caddenin kenarlarında dükkanlar, satıcılar olduğu tahmin ediliyor. Kentte bilgi tabelaları verilirken oradaki eserlerin zamanında nasıl göründüğüne dair çizimlerde bulunuyor.
Bölgede endemik çiçeklerde boy gösteriyor. Ve o dönemdeki taşlara, sütunlara işlenen motiflerden çiçeklerin o dönemde de bulunduğunu anlıyoruz. Bu çiçekler; Termessos çiğdemi, Toros orkidesi, Perge havacıvası, Phaselis burçağı ve Side canavarotudur.
Perge’de birçok tanrı ve tanrıçaya tapılmasına rağmen en çok tapılan tanrıça Artemis’tir. Tabelada anlatıldığına göre, kökü çok eski devirlere dayanan ve önceleri yerli dilde Wanessa- Preiia (Perge Kraliçesi) olarak geçen Artemis, kentin baş tanrıçasıdır. Şehirde Artemis Pergaia olarak bilinen tanrıçanın kültü komşu ülkelerde ve hatta deniz aşırı ülkelerde de yayılıp tapım görmüştür. O dönemki antik dönem yazarlarının kentin dışında, yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunduğunu aktardığı; büyüklük, güzellik ve yapı olarak muhteşem olarak yazdıkları Artemis tapınağının yeri ise hala saptanamamıştır.
Perge’nin sütunlu batı caddesinde kentin kazısı yapılmış en büyük dükkânı bulunuyor. Zemininde inanılmaz güzel mitolojik bir işleme mevcut. Kompozisyonun bilgilerini direkt aktarıyorum:
Gidilmesi ve görülmesi gereken bir kent kesinlikle. Gidin ve güzel bir yürüyüş eşliğinde tarihi izlemenin tadını çıkarın.
Comments